Yas'ı Anlatmak için Nobel Barış Ödülü Adayı Prof.Dr. Vamık VOLKAN Ankara'da!

16 Eylül 2013

Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), tarafından yıllardır düzenlenen CİSED Güz Okulu, bu yıl 19–22 Eylül 2013 tarihleri arasında  ANKARA’da Limak Ambassadore Butik Hotel (Boğaz Sokak No:19 Kavaklıdere / Ankara)’de gerçekleştirilecek.

PROF. DR. VAMIK VOLKAN VE PROF. DR. CENGİZ GÜLEÇ BİR ARADA

CİSED Güz Okulu ile ilgili açıklamalarda bulunan CİSED Onursal Başkanı Cem Keçe; “Başta Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Prof. Dr. Vamık Volkan ve ülkemizin en ünlü terapistlerinden biri olan Prof. Dr. Cengiz Güleç olmak üzere birçok akademisyenin katılacağı CİSED Güz Okulu’nun bu yıl ki teması ‘Psikoterapi Süreçlerinde YAS’ ve ‘Cinsel İşlev Bozukluklarında Yeni Yaklaşımlar’ olarak belirlendi. CİSED Güz Okulu’nun önceliği cinsel terapist, psikiyatri hekimi, psikolog, psikolojik danışman gibi ruh sağlığı profesyonellerinin eğitimlerine ve mesleki becerilerine katkı sağlamanın yanında, farklı bölge ve kurumlarda ruh sağlığı profesyonelleri arasındaki bilimsel ve eğitsel iletişimi ve mesleki dayanışmayı artırmaktır.” dedi.

YAS KAÇINILMAZ OLARAK KAPINIZI ÇALABİLİR…

“Gelin Prof. Dr. Vamık Volkan ve Prof. Dr. Cengiz Güleç ile yaza veda edelim!” diyen CİSED Genel Başkanı Uz. Dr. Cebrail Kısa; yas ve yas tutmanın her insan için önemine dikkat çekti ve şu şekilde devam etti: “Her insanın kaçınılmaz olarak karşılaştığı ve içinden çıkmakta zorlandığı bir konu olan ‘yas tutma’herhangi bir yitim ya da değişikliğe verilen psikolojik yanıt, iç dünya ile gerçeklik arasında bir uyum sağlayabilmek için yapılan uzlaşmalar olarak biliniyor. Yitirilen şey aile yadigârı bir küpe olabileceği gibi, bir umut, bir ülkü, bir dostluk, bir vatan, bir sevgili, birdenbire gelen servet ile terk edilen eski yaşantı hatta eski bir kendilik olabiliyor.” dedi.

NİÇİN YAS TUTMALI?

Kaybı kabul etmenin zor olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; “Kaybetmek acıdır ve acı yaşanarak tüketiliyor. İnsan kaybını kabul edemediği sürece yasını yaşayamıyor ve yasını yaşayamadığı sürece de gerçeğe dönemiyor. İnsan kimi zaman kaybını kabullenmemek için yitirmediğini iddia ediyor. Öleni ölmemiş sayıyor, sevdiğinden ayrılıyor ama ayrılmamış gibi davranıyor. Ya da değerini düşürüp kaybının yasından vazgeçiyor. Hatta bazen hiç sevmemişçesine hiç bağlanmamışçasına hiç olmamışçasına kaybını inkâr ediyor. Oysa kaybın ağlama, öfke, korku, kaygı, bunaltı ve sıkıntıyla, sözde değil yürekte, kabullenilmesi gerekiyor. Çünkü kaybın yası tutulmadan süreç tamamlanamıyor, bozulan ruhsal denge tekrar kurulamıyor ve yeniden bir başkasına bağlanılamıyor. Ertelendikçe acı büyüyor, büyüdükçe acıtıyor. Bu nedenle utanmadan veya korkmadan yas tutmak, acı çekmek, üzülmek, yüzleşmek gerekiyor.” dedi.